Çok Hızlı - 13

Behiye abla ve Fatma ile beraber araziye baktık. Çok beğendiler, hemen kafalarındaki şekilleri arazi üzerinde anlattılar, mühendis arkadaş zaten yanımızdaydı, hepsini not etti, özellikle arazinin etrafının duvarla örülmesi işi fena maliyet tutacaktı ama Behiye abla yüksek duvar olmasını özellikle istedi. 5 metre dedi ama 3 metreye zor ikna ettim. İlave olarak araziye giriş kapısının iki yan tarafına 2+1 olarak 3 **** müştemilat yapılmasını istedi, köy kuracaktı sanki.

-"Biri Muhittin abine!"

dedi göz kırpıp gülerek. Saat 16:00'da

-"Bu günlük beni mazur görün!"

diyerek zar zor evlerine bırakmak istedim, Behiye abla gülerek,

-"O zaman bizi Muhittin abine bırak!"

dedi. Umurumda değildi, onları bırakıp büroya gittim, Güzin beni görünce o gün gelen kiraları ne yapacağımızı sordu.

-"Bankaya yatır!"

dedim. Gözlerimin içine baktı ama bezgin bir yüz ifadesiyle ona,

-"Ben de şimdi emlakçıya gideceğim, sen parayı yatır gel, ilk günden Nur yalnız kalmasın büroda!"

dedim. Güzin paraları toplayıp gönülsüzce çıktı, Güzin daha köşeyi dönmeden Nur kapımdaydı, ben masadan kalktım, Nur koşarak geldi sarıldık,

-"Aşkım çok özledim!"
-"Git kapıyı kilitle hayatım!"

dedim. Kapıyı kilitledikten sonra elinden tutup gizli kapıdan arka daireye geçtik, yanıma koltuğa oturttum, el ele göz göze bir saate yakın küçük dokunuşlarla tıpkı liseli aşıklar gibi koltukta oynaştık, bu gün onunla sevişmek değil sadece seyretmek, konuşmak istiyordum. Hayaller kurup konuştuk, ikimizin de boşanması ve gerekirse her şeyden, her kesten uzaklaşıp başka bir şehirde yeni bir hayat kurmak ta vardı hayallerimizde.

Kimsenin bilmediği bir şey daha vardı, inşaat esnasında elektronikçi arkadaşıma tüm odalara gizli kameralar yerleştirtmiştim, 24 saat ses ve görüntü kaydı yapıyor, bunu şifresini sadece benim bildiğim bulutta topluyordu. Sıva altından enerji kabloları geçirilmişti, kimse mercekleri göremeyecek şekilde yerleştirilmişti kameralar, hem de değişik açılardan odaları alan birden fazla kamera, bunu yarın öbür gün ters giden bişeyler olursa diye garanti olarak yapmıştım. Bunları gösterip Behiye abladan yüklü bir ayrılma hediyesi bile koparabilirdim, aksi halde de arabamla birlikte bankadaki para büyümüş 250.000 Dolar gibi bir rakama ulaşmıştı, bu arada Güzin bankadan gelmiş Nur'a mesaj atıyordu,
*Nerdesin?
diye. Nur usulca çıkıp lavabodan çıkar gibi yapıp Güzin'e kapıyı açtı.

-"Lavaboya gitmem lazımdı, büro boş, giren çıkan olmasın diye kilitledim!"
-"Orhan nerde?"
-"Gitti, sen çıktıktan hemen sonra!"
-"Eee, arabası burda?"
-"Emlakçı arabasıyla gelip aldı!"

dedi. Bunun üzerine emlakçıyı aradım beni arka kapıdan aldı, arazi sahibini de çağırdık, konuştuk, anlaştık, tapudan randevu alındı, işlemler başladı. Akşam Merve, Sevgi ve Güzin'in mesajlarına rağmen arabamı alıp direk eve gittim, evde karım, kayıpederlerin evdeki mobilyaları değiştirmek istediğini, bizim İnegöl'deki satış mağazasına gidip bakmak istediklerini söyledi.

-"Tamam, sabah ararım patronunu, gider bakarsınız!"

dedim. Karıma dokunmak istemiyordum ama karım sürtününce görev icabı sikip yattım.

Ertesi gün tapuda, bankada işler vardı. Genel vekaletle arazi ile ilgili işlemleri hallettik, öğleden sonra bir mimarla görüştük, sonra bir havuz firması ile, mimar, mühendis ve havuz firması gereken detay planları çizecek haber vereceklerdi, hepsi birlikte,

-"Detayları akşam yemeğinde konuşalım."

dediler. Tüm gün büroya uğramamıştım ama,

-"Tamam!"

dedim. Karımı aradım ulaşılamıyor, kayınpederi aradım ulaşılamıyor, kayınvalideyi aradım bir adam açtı telefonu.

-"Kimsiniz?"
-"Ben Polis memuru..."

dedi. O an başımdan kaynar sular döküldü, daha iki dakika önce telefonuna bakan mimar,

-"İnegöl'de tır kırmızı ışıkta bekleyen arabaların arasına dalmış!"

dedikten sonra aklıma düşüp karımı aramıştım.

15 gündür işe güce gitmiyor evde boş boş oturup duvarlara bakıyordum. Tır arkadan gelip arabayı ikiye bölmüş, sağ arka koltukta pusetinde uyuyan kızım ile ön sağ koltukta oturan kaynanam küçük çiziklerle kurtulurken sol tarafı altına katıp katlaya katlaya başka arabaların üstüne yığmış, karım ve kayınpeder tanınmayacak halde vefat etmişti.

Kayınvalide cenazeler vesaireden sonra kızımla kendi evindeyken ben de kendi evimde perdeler kapalı, içki ve mezeyle, duş bile almadan seyrettiğim amerikan filmlerinde kendini kaybetmiş alkolikler gibi perişandım. Karımı çok sevdiğimden değildi, Nur ile hayaller kurduğumuz günün ertesinde karımın ölmesi suçluluk duymama, kendimi kötü hissetmeme neden oluyordu.

Cenazeden sonraki gün tüm ısrarlı çalışlarına rağmen ben kapıyı açmayınca, Behiye abla çilingir çağırıp açtırmış, kapının kilidini değiştirtmiş, hemen hemen her gün uğruyorlar ama beni genelde sarhoş ya da sızmış buluyorlardı. Behiye abla, Fatma, Sevgi ile Hikmet, Nur, Güzin, Dr. Ahmet ve Merve hatta bir keresinde Muhittin abi bile geldi diye hatırlıyorum. Ya sarhoş oluyordum, ya da yarı sızmış.

Kazadan sonra 3 hafta falan geçmişti her halde, Behiye abla geldi, bir kaç saat sızdıktan sonra kalkmıştım ve tekrar içmeye başlamıştım. Neden böyle davrandığımı, hayatın devam ettiğini, kızım için toparlanmam gerektiğini, hepsinin söylediği klasik şeyleri anlatıyordu, sanırım dolup taşmıştım. Ona Nur kısmını anlatmadan kazadan bir gün önce boşanmayı düşündüğümü, suçluluk duyduğumu anlattım ağlayarak. Bir yere telefon etti, sanırım Dr. Ahmet'e, tanıdığı önereceği bir psikolog sordu, sonra da,

-"Eve gönder gelsin, ama bu gün gelsin!"

deyip telefonu kapattı, sonra ortalığı toplayıp beni ***** banyoya sokup güzelce yıkadı. Bir kaç kez telefonu çaldı konuştu. Ben içki ararken hepsini lavaboya döktüğünü söyledi, dökse ne olur ki, tekel bayisi tek telefonla yığıyordu kapıya, benim gibi müşterisi mi vardı sanki. Bir saat sonra kapı çaldı, tanımadığım bir erkek sesi ve psikolog eve geldi, para nelere kadirdi. Behiye abla diğer odalarla uğraşırken adam 2 saate yakın hiç bakmadığım açıları anlatıp beni biraz olsun toparladı.

Ertesi gün işe başladım, ama 4-5 seans sonra ancak eski Orhan olma yoluna girdim, o arada ilginç bir telefon aldım, birisi, İstanbul'da bilinen bir inşaat firmasının sahibi benimle görüşmek istiyordu. Ertesi gün için randevulaştık. Ulus'ta binanın önüne gittiğimde kapıdaki görevli bayan direk bir yere telefon etti, bir güvenlik görevlisi beni en üst kata çıkardı, bir sekreter karşılayıp beni kocaman bir ofise aldı, karşımda 40-45 yaşlarında biri. Tokalaşıp tanıştık,

-"Orhan bey, bundan 15 yıl önce ben bir firmada şantiye şefiyken İnegöl'de bir fabrika inşa ediyorduk, orada tanıştım rahmetliyle, bana çok güvendi, çalışmamdan etkilendi, bana bu inşaat şirketini kurdurdu, ilk bir kaç yıl işleri toparlayana kadar da destek oldu, resmen ortak da olmadı. O yat kazası olduğunda ben yurt dışı şantiyelerinden birindeydim, dönünce kadın acılı diye annesini arayamadım, sonraki aramalarımda da kendimi ne kadar anlatsam da anlamadı, iki kez evine gittim, tanımadığı için içeri de almadı, anlatamadım kendimi, en son avukatlarıma rahmetlinin işleriyle kim ilgileniyor bulun dedim ancak 6 ay önce buldular Behiye hanımın izini ama ben hesabı kitabı çıkarsın bizimkiler diye beklerken iki büyük proje daha aldık, sonrasında senin kaybını öğrendim, ancak bu güne dek sallanıp kaldı mevzu!"

dedi. Ben anlattıklarını düşünürken telefon edip birilerini çağırdı.

-"Şimdi! Bizim rahmetliyle yazılı olmayan bir anlaşmamız vardı, her yıl çağırır kazancın yüzde 50'sini verirdim, ona her zaman müteşekkirim, firma sürdüğü sürece benden sonra bile bu para size ödenecek, Behiye hanım ile telefonda konuştum, her şeyi size aktarmamızı rica etti!"

dedi. Behiye abla bana bir şey söylememişti. Birileri geldi, sunumlar yaptılar, Dünya’nın çeşitli yerlerindeki şantiyeler vs. son 3 yılın bilançoları, en sonda da bir rakam belirdi sunum ekranında, 32 milyon Dolar!

-"Bu sizin hakedişiniz, banka hesap numarası vereceksiniz, bunun vergisi algısı hepsi halledildi, bu net rakam, resmi kılıf işini finansman yöneticileri halledecek, siz sadece hesap numarası vereceksiniz!"

dedi. Yolda dönerken halen inanamıyordum. Bir yıl önce bir fabrikada muhasebeciydim, evet maaşım iyiydi de, 3 asgari ücret kadardı, şimdi milyon Dolarlar gelip geçiyordu elimden. Akşam Behiye’ye gidip durumu anlattım, Behiye abla,

-"Bak işte sen Tanrının sevdiği kulusun ki yağdırıyor!"

dedi. Aklıma gelen bir fıkra içimi biraz burksa da güldüm. Adam milli piyangodan büyük ikramiye kazanmış, Ankara'ya almaya giderken kayınçosu telefon etmiş, Enişte nerdesin, ablam vefat etti! diye. Adam da, Yüce Tanrım, verdikçe veriyor! demiş.

Karımın 40'ı çıkana kadar öyle böyle idare ettim. Akşamları iş çıkışı gidip kızımı seviyor, kayınvalide ile yemek yiyor, sonra evime gelip yatıyordum, bir akşam eve geldiğimde Behiye abla kapıyı açtı,

-"Konuşmamız lazım!"

deyip içeri çekti. Çok güzel bir masa kurmuştu, rakıları doldurdu, dertleşip içmeye başladık, sonra,

-"Hayat devam ediyor!"

deyip günlük işlerden konuştuk. Gecenin ilerleyen saatlerinde de elimden tutup yatak odasına götürdü, gayet normal bir seks yaptık, zaten nerdeyse 1.5 aydır boşalmamıştım, o akşam 3 kez boşaldım ve orda uyudum. Sabah güzel bir kahvaltı hazırladı, beraber çıkıp evlerin inşaatına gidip durumu kontrol ettik, sonra da Fatma'yı alıp yemeğe gittik, yemek dönüşü üçümüz Behiye ablanın özel odasına gittik. 1.5 ay sonra o gün hapımdan almıştım, Behiye abla,

-"Sen otur aslanım!"

dedi. Fatma da,

-"Senin yokluğunda birbirimizle idare ettik!"

dedi. Sırayla belden bağlamalı yarakla birbirlerini siktiler, sonra da beni yatağa aralarına alıp, biri yarağımı emip amına alırken diğeri ağzıma oturup amcığını dilletti, akşama kadar çeşit çeşit pozisyonlarda sikiştik, defalarca boşaldık. Akşam üzeri telefonuma baktığımda Nur'dan mesaj gelmişti, kocası bir iş görüşmesi için Konya'ya gitmiş, orada ortak olarak tekrar dükkan açmayı konuşuyorlarmış.
*Ne zaman dönecek?
*En az bir hafta yok!
*O zaman Güzin'e 3 gün izin istediğini, Konya'ya gidip kocanla konuşman gerektiğini söyle!
dedim. O anda Altınoluk'taki otel sahibi aradı, daha önce zaten Assos'da bir otel olduğunu onu almak üzere görüşmeler yaptığını söylemişti.

-"Yarın toplantı var gelebilir misin?"
-"Gelirim!"

dedim. Behiye ablaya anlattığımda,

-"Tamam beraber gidelim!"
-"Ben yalnız gidip 1-2 gün kafa toplamak istiyorum!"
-"Tamam aslanım, nasıl istersen!"

dedi. Güzin'i aradım,

-"Ben yarın Altınoluk’tayım!"
-"Ya Nur böyle böyle diyor, 3 gün izin istiyor?"
-"Yalnız idare edebilir misin?"
-"Ederim!"

dedi. Nur ile anlaştım, ertesi gün için Konya'ya 3 günlük gidiş dönüş bilet aldı, beraber Altınoluğa gittik, yolda arabada bile el ele, konuşa konuşa kararımızı verdik, kocasından boşanacaktı. Nur'u otelde bırakıp toplantıya girdim, Otel Assos yolunda bir yerde çok güzel işlek bir oteldi fakat sahibi çok yaşlanmış son bir kaç yıldır işletmecilere kiralamış ama ne gereken özeni göstermişler, ne de paralarını tam tahsil edebilmiş, bir kaç defa otelin üstüne çökmeye kalkmışlar. Oturup konuştuk ve oteli almaya karar verdik, yarı yarıya ortak alacaktık. Altınoluğa dönüşte Behiye ablayı arayıp anlattım ve

-"Hayırlı olsun, bir otelin daha oldu!"
-"Otelimiz aslanım!"

dedi. Akşam Cunda’da Nur ile el ele göz göze bir rakı, balık, Ayvalık yapıp otele döndük, odaya çıkınca soyunup birer duş alıp gecenin bulanıklığını attık, bornoz içinde duştan çıkan meleğime baktım, yanıma çekip bornozunun bağını çözdüm, ıslak saçlarını koklayıp her santimini öptüm, yaladım, hatta küçük ısırıklar attım, defalarca birbirimizi emerek, içinde dakikalarca kalarak, ahlar, ohlar, aşkımlar arasında boşalıp duş alıp seviştik. Sabah seherinde ikimizde yorgun ama mutlu uyuduk, ikinci gün gezip dolaşıp ikinci geceyi de zevk denizinde geçirdik, üçüncü gün sabahtan Çanakkale'ye geçip, orda gezip dolaşıp Bandırma üzerinden Bursa'ya döndük, onu evinin yakınlarında bırakıp büroya geçtim. Güzin gülümseyerek karşıladı.

-"Hayırlı olsun!"

dedi önce, sonra da,

-"Nur ile 3 gün nasıldı, doydunuz mu?"

dedi. Ulan biz biletleri bile alıp mevzuya kılıf hazırlamış ama oteli unutmuştuk. Muhasebeci ile konuşurken öğrenmiş, Behiye abla da biliyormuş, patronu aramış hayırlı olsun diye, o da Nur hanım var yanında demiş, aman sanki hesap verecektim.

-"Ne o kız, kıskandın mı?"

deyip elini tutup arka tarafa geçirdim, güzel bir sakso ile ağzına yüzüne boşaldım, sonra da domaltıp güzelce götünden siktim. Güzin,

-"Sen hepimize yetersin Orhan’ım!"

diye diye orgazm oldu, bilse takviye hapı olmasa... Akşam çıkınca çocukluk arkadaşım Murat'ı aradım, uzun zamandır oturmamıştık, bir yere oturup konuştuk, onun işsiz olduğunu öğrenince,

-"Yarın büroya gel, bakalım!"

dedim. Kafam çakır olmuştu ama kızımı özlediğimi fark ettim, kaynanayı aradım.

-"Gel, uyumuştu ama az sonra uyanır, mama saati yaklaşıyor!"

dedi. Kızım 1.5 yaşına gelmiş, tam sevilme çağında, baba demeyi öğrenmiş, çok tatlı bir çocuk olmuştu. Mamasını yerken biraz sevdim ama,

-"Uyku düzeni bozulmasın, kal burda sabah seversin!"

dedi kaynanam ve kızımı yatırdı.

-"Ben gider sabah gelirim!"
-"Bak alkollüsün, gir yat, oda çok!"

dedi. O zaman,

-"Dolapta var mı bir şeyler?"
-"Olacak!"

dedi. Rahmetli de benim gibi akşamcıydı, bir şeyler getirdi bir bira da kendine açtı ve

-"Beni de alıştırdı rahmetli, arkadaşlık ederdim ona, zaten kız da mamasını yedi sabah ancak uyanır!"

dedi. Konuşmaya başladık.

-"Tekrar evlenecek misin?"
-"İstemiyorum ama kızıma..."

dediğimde susturdu,

-"İstemiyorsan evlenme, ben onu büyütürüm, dert etme ama çok gençsin, yalnızlık zor gelirse?"

dedi sustu. Kaynanam 47 yaşındaydı.

-"Sen de çok gençsin, kıza bakacağım diye köreleceksin, bir yol bulmalıyız!"
-"Sen beni düşünme, ben başımın çaresine bakarım. Sen kıza sevgini göster, babalığını eksik etme yeter!"
-"Tamam, anlaştık!"

dedim, kadeh tokuşturup anlaşmamızı onayladık.

Sabah uyandım. Salonda üçlü koltukta sadece boxerla, üzerimde bir pike örtülü, masa dağınık ama üçlü koltuğun önündeki sehpada bardaklar ve bira boşları, hatırlamaya çalışırken içerden kızımın sesi geliyordu. Koridora çıktım, yatak odasının ve kızımın odasının kapıları açıktı oraya doğru yürüdüm, kaynanam sırtı dönük, götünün arasına girmiş pembe bir tanga ve pembe bir sütyen takımla yatakta domalmış yatağa yatırdığı kızımı seviyor,

-"Uyanmış mı prensesim?"

diyip güldürüyor, mıncıklıyordu, bir kaç dakika seyrettim. Yarağım kalkmaya başlamıştı, kaynanam taş çatlasa 65 kiloda, tahmini 1.70 boyunda çok güzel bir kadındı ama bu güne dek hep kaynanamdı. Kızımla oynarken tam domaltılıp arkadan amına pompalanma pozisyonunda tangasının yanlarından amının dudakları taşmış, kızımı severken yaptığı hareketler yüzünden götünü sallıyordu. Yarağım resmen taş kesilmişti, sanki kaynanamı değil sikişmek üzere eve attığım bir kadını seyrediyordum. Ne kadar sürdü bilmiyorum ama kızım parmağıyla beni gösterip,

-"Ba-ba!"

dediği anda kaynanam yatağa kızımın yanına devrilip pikeyi üstüne çekti, ben de elimi uzatıp,

-"Gel kızım babana!"

dedim ama orda boxerla dimdik yarağımla dineliyordum. Kaynanam benden tarafa bakmasa da yandaki makyaj aynasından yarağıma baktığını görüyordum, kızımı kucağıma alıp içeri gittim, bir kaç dakika sonra kaynanam üzerine geçirdiği günlük bir elbise ile gelip kızımı kucağımdan aldı.

-"Mamasını yedirip sana kahvaltı hazırlayayım!"
-"Gerek yok, hazırlanın dışarı kahvaltıya gidelim!"
-"İşin yok mu?"
-"Bu gün yok!"

dedim. Hatırladım ki gerçekten günlerden pazardı, çıkıp FSM'de güzel bir kahvaltı mekanına gittik. İlanlarından görmüştüm, çocuk oyun alanı ve animatörler vardı, oturduktan sonra kızımı cam kaplı devasa bir alandaki çeşit çeşit oyuncakların olduğu bakıcı dolu bir bölüme aldılar, kızım ne kadar mutlu görünüyorsa kaynanam o kadar düşünceliydi.

-"Sabahki olay için kusura bakma, geçip gitmeliydim, tuvalete kalkmıştım ama manzara karşısında çivilenip kalmışım, özür dilerim!"
-"Asıl ben özür dilerim, beni öyle gördüğün için! Ama gece ikimiz de çok fena sarhoş olduk, gece fena sıcak bastı, üstümdekileri çıkardım ama senin içeride uyuduğunu unuttum!"
-"Gül hadi, olur bunlar!"

dedim, hafif tebessüm etti.

-"Yalnız ben masadan sonrasını hatırlamıyorum, kopmuşum valla!"
-"Ben de parça parça hatırlıyorum!"
-"Bir şey yapmadık değil mi?"

dedim dalga geçer gibi.

-"Masada belim ağrıdı deyip koltuğa geçtin, sonra ben çerezleri tazelerken bira alıp geldin mutfaktan, ben de 3'lü koltuğa yanına geldim, bir ara sarılıp karşılıklı ağladık, sonra sızacak gibi olunca kayınpederinin şort tişörtlerinden vereyim dedim, pantolonu sıyırıp ha boxer ha şort sıcak zaten dedin, kaldırıp odaya yatağa götüreyim dedim ilk an ayağa kalktın, koltuk altına girip yürütmek isteyince eğilip beni öpüp sağol dedin, sonra da koltuğa bırakıp kendini horlamaya başladın, ben de üstünü örtüp gidip yattım!"

dedi. Biraz utanır gibi oldum. Kahvaltıdan sonra hayvanat bahçesine gittik, kızım çok mutluydu ama huysuzluk etmeye başladı, yolda arabada koltuğunda uyudu. Eve gidip kızımı yatırdık, kayınvalide birer neskafe yaptı, sigara yakıp balkona oturduk.

-"Bir şey soracağım!"

dedim kaynanama.

-"Sor!"
-"Ben başımın çaresine bakarım dedin akşam, o nasıl olacak?"

dedim. Kızardı ve

-"Konuşturma beni!"
-"Merak ettim, bu senin kadar beni de ilgilendiriyor!"
-"Rahmetli şeker hastasıydı, zaman zaman sorun yaşardı, o yüzden bana bir kaç oyuncak almıştı!"
-"Anladım, ihtiyacın olursa söyle internetten getirtirim!"
-"Niye sana söyleyeyim, ben de alırım!"
-"Oldu, kurye eve plastik yarak getirsin!"

lafı ağzımdan çıkıvermişti.

-"Haklısın, onu düşünemedim!"
-"Sen beğendiğini yolla bana whatsapdan, ben büroya getirtir sonra sana getiririm!"
-"Sabah ne kadar seyrettin beni?"
-"Bayağı uzun!"
-"Evet, önünden belli oluyordu!"

dedi gülümseyerek, sonra,

-"Soru sırası bende! 2 aydır hiç biriyle olmadın mı?"
-"Olmadım!"
-"Dokunmadın bile mi?"
-"Dokunmadım!"

dedim. Biraz utanır ve suçluluk duyar gibi,

-"Ben dayanamadım!"
-"Aaaa!"
-"Evet, sanırım ben de orda buldum yastan çıkış yolunu. Sabah ondan kazık gibiydi seninki yoksa bana kalkmadı!"

dedi gülerek.

-"O manzaraya kalkmaması mümkün mü?"
-"Hadi ama, pörsüdüm!"

dedi mutfağa girerken. Arkasından gidip tezgah ile arama aldım, yüzü bana dönüktü, bacağımı iki bacağının arasına sokup belinden kavradım, dizimle amına baskı yaparken dudaklarına uzandım.

-"Yapmamalıyız!"
-"Neden?"

dedim. Tekrar,

-"Yapmamalıyız!"

dedi ama pozisyonda kalmaya devam etti. Kalçalarını avuçlayıp tezgaha oturtum ve

-"Emin misin?"
-"Bilmiyorum, bana zaman ver!"
-"Peki!"

dedim, yanağından öpüp, tezgahtan indirdim, mutfak masasına geçtim. O ara kız uyandı, bir saat kadar onunla oynadım o ara hiç konuşmadık, sonra evden çıktım.
Published by afuygun
3 months ago
Comments
Please or to post comments